Bu Blogda Ara

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Hırvatistan -1-

Zagreb..
Doktor Yüzbaşı' nın en çok görmek istediği yer olarak fikir verdiği Dubrovnik seyahatine karar verdiğimizde, internette küçük çaplı bir araştırma yapmıştım. Şehrin klasik yüksekten çekilmiş sempatik fotoğrafı olan Kale ve deniz görüntüsü dışında çok da fikir veren bir yanı gözükmüyordu. Bununla birlikte artan sayıda dergi, köşe yazısı ve ardından E Entertainment kanalında Tara Reid in yaptığı ziyareti izleyince ve bu şirin şehir hakkında yorumlar gördükçe, giderek yükselen ziyaret isteğimiz sonunda bizi ülkeye getirdi.
Ne yazık ki THY Dubrovnik' e direk uçmuyor, bu nedenle önce Zagreb, ardından da ara uçuş veya arabayla Dubrovnik' e geçmeniz gerekiyor. Biz önce Zagreb' e gidip, biraz da bu şehirde dolanırız, keşfe çıkarız düşüncesiyle bir gece konaklayıp ardından Dubrovnik' e geçelim dedik. Aslında çok da gerek yokmuş, Zagreb' i görmeseniz de olur önceden söyleyeyim, hazır gitmişken bir de burayı görelim diye düşünmeyin. Yukarıda görülen fotoğraf şehir merkezindeki ana meydan, bizim Taksim Meydanı hesabı. Gördüğünüz üzere Pazar günü ortalıkta in cin top oynuyordu..Ülke toplam da 4.5 milyon nüfusa sahip olunca demek ki böyle oluyor :) Gerçi biraz da Pazar günü etkisi yok değil, dükkanların %90 ı kapalı, açık olan tek tük hediyelik eşya dükkanlarındaki sempatik tezgahtarlara sorduğumuz Pazar günlerinin genelde kilise ve evde geçirildiğini, bu yüzden oldukça tenha olduğunu söylediler. Kısaca şehri anlatmak gerekirse, her Avrupa şehrinde olduğu gibi hafif raylı sistem işi çözmüş. Toplu taşıma son derece rahat. Taksi ihtiyacı hiç hissetmiyorsunuz. Kaldığımız otelin resepsiyonundaki görevli önce köşedeki tekel bayi benzeri yerden bilet almamızı söyledi, fakat bilet almaya gittiğimizde adamda bozuk para olmadığını gördük ve bilet alamadık. Bu arada tabelada 1 dk. sonra meydana gidecek metronun geleceği yazılıydı. Teknolojinin gözünü seveyim :) Tekrar resepsiyona gidip sorunumuzu acele acele anlatınca kız herhalde halimize acıdı, bugün günlerden Pazar, kontrol falan olmaz, rahat olun binin metroya gidin, bilete gerek yok ama benden duymuş olmayın demez mi? Durağa gelip bizim çocuklara tam açıklama yaparken metro geldi ve bizimkileri içeri tıktım. Önce bizim ekip şaşaladı, sonra durumu açıklayınca hepimizin suratına hınzır bir tebessüm yerleşti, ne de olsa Avrupa da sahtekarlık yapmıştık :)
Şehir hala komünizmden izler taşıyor. Ülkenin aristokrat Avrupa olmadığı o kadar belli ki..Özellikle yolda gördüğümüz toplu konutların içler acısı hali bunun en büyük kanıtı. Bununla birlikte ülkenin nasıl kolay toparladığını da görüyorsunuz. Son model arabalar, etrafın temizliği, modern yapılar her yerde. Yolda gelirken yine nette en çok gözüken yapılardan tahmin ediyorum Parlamento Binası önünden geçtik. Meydana gelirken geçtiğimiz Nişantaşı benzeri sokakta ise dünya markalarının hemen tümü yer alıyordu, fakat malum günlerden Pazar ve hepsi kapalı..
Meydana geldiğimizde ortalıkta insan olmaması bizi çok şaşırttı. Toplasanız 40 kişi bile yoktu..Uzaktan kuleleri gözüken katedrali görünce birer dondurma alıp oraya gitmeye karar verdik. Bu arada yeme içme bizim ülkeye göre ucuz ve dondurmaları gerçekten güzel. KAtedrale gelince ufak bir giriş meydanı ve katedral dışında birşey olmadığını gördük. Haliyle hayal kırıklığı :) Kızlar neyse ki AVM sormayı akıl etti, hemen yerini öğrendiler ve sevinçle gelerek binmemiz gereken metro numarasını söylediler. Atladık metromuz, tabi yine parasız ve kaçak :) doğru AVM ye. Yolda gelirken gördüğümüz orta boydan hallice bir yer. İçinde bildik orta sınıf hemen tüm markalar var. Girişte bir de cafe. Erkekler olarak hızlı bir tur ve Migros benzeri yerel bir marketten Smirnoff Ice ve Bacardi Lime Breezer ları çözüp bir de Keglevich çaktık, aynen yukarı girişteki cafe ye çöküş. Oturup anında Smirnoff ve Bacardi leri içmeye başladık. Garson çocuk önce laf edecek gibi olduysa da, yabancı olduğumuzu görünce sesini çıkarmadı ama pis pis bakması bizi durdurmadı :) Daha sırada Keglevich var, birer limonata söyleyip çaktırmadan içine Keglevich koyup afiyetle içerken kızlarda geldi, herhalde bir 2 saati orada yedik. Sonunda AVM kapanış saati gelince haydi otele yemek yiyelim dedik ve atladık gene kaçak yolcu modeli metroya :)
Otele dönünce bir de ne görelim, günlerden Pazar olduğu için mutfak 9 da kapanmış. Sadece bar açık. E biz açız, nerede yiyebiliriz diye sorunca 100 m ileride bir Meksika rest. önerdiler. Anında oraya ışınlanıp masalara çöktük, siparişleri verip birer yerel bira söyledik. Şunu bir kez daha anladım ki Efes gibisi yok. Su gibi bira var adamlarda..
Restoran şaşırtıcı bir şekilde oldukça leziz yemekler sundu, Taco lar çok başarılıydı, sonradan söylediğimiz etler ise gerçekten güzeldi. Gece 12 de karnımız doymuş şekilde otele yollandık ve yarın sabah ver elini Dubrovnik, arkası yarın :)

1 yorum:

  1. M.Erdinç Cantekinler "Hırvatistan fikrinin BABASI benim. Unutmayın ki, geçen sene aslında biz gidecektik ama sonra hava soğuk diye TUNUS' a gittik. Dr. Yüzbaşı ile alakası yok olayın. Rica ederim, bizim tatil planlarımızı kullanmayın, gidin kendinize başka planlar yapın."

    YanıtlaSil