Bu Blogda Ara

7 Ocak 2010 Perşembe

Yeni Yıl



Her sene yıl sonuna doğru millet, yılbaşında ne yapıyoruz geyiklerine başlar. Özellikle de Aralık ayından itibaren bu iş tavana vurur. Gazetelerde çarşaf çarşaf ilanlar görülmeye başlar, İbo-Ebru Gündeş-Sibel Can-Gülben Ergen-Hülya Avşar ekibi Kıbrıs ve Antalya otellerinin ilanlarındaki yerlerini alır. Önceki jenerasyondan Demet Akalın-Serdar Ortaç-Kenan Doğulu-Bengü-Hande Yener tayfası da İstanbul, Ankara ve İzmir' in gece klüplerinin verdiği ilanlara doluşur.
Ben genel ağırlığın yaptığı gibi arkadaşlarla birimizin evinde toplaşıp yılbaşına girenler grubundanım. Geçmişte yurtdışında Taksim Meydanı benzeri bir meydanda, sarhoş kalabalık arasına kaynaşma dışında yapılabilecek ne varsa deneyip, hiçbirinden zevk almayıp en güzelin ev olduğunu anlamış durumdayım. Kaldı ki yurtdışında bu tür bir aktivite kuvvetle muhtemel bizim Taksim' den çok da farklı değildir diye düşünüyorum. Aynı kepaze kalabalık, aynı şarhoş tipler, aynı itiş kakış, aynı yankesicilik olayları..Ama haklarını yemeyelim, ışıklandırma ve havai fişek bizden iyi olabilir.
Yılbaşı işletmeler için yüksek kar edilecek, paranın gözüne vurulacak bir fırsat olarak görülür. Normalin 3 katı fazla fiyat çekilir, servis berbat olur, aşırı bir kalabalık ve normalde dışarı çıkmayıp sırf yılbaşında dışarıda olmak için para biriktiren apaçi tayfa zincirden boşalmış gibi buralara doluşur. İşte bu yüzden yılbaşı dışarıda kutlanmaması gereken bir gündür.
Özellikle 20 li yaşlarda yılbaşı son derece önemlidir. Mutlaka deli gibi eğlenilmeli, bütçenin izin verdiği olabilecek en üst seviyede kutlanılmalıdır. Eğer yanlış hatırlamıyorsam dışarıda ilk yılbaşını Hilton Otel' deki bir partiye giderek kutlamıştık. Gitmeye karar verdikten sonraki heyecanı anlatamam :) Şimdiki Convention Center' ın alt katındaki salonda yapılıyordu, giriş parasına sınırsız içki veriliyordu ve biz 9 gibi gittiğimizde sağda solda Şeltoks sıkılmış sinekler gibi sürünen tipleri gördüğümde şok olmuştum. Kardeşim kaçta geldiniz, ne zaman o kadar içki içtiniz, ne zaman yerlerde sürünecek hale geldiniz!! Tabi ki saçma sapan bir kalabalık, ipini koparanın gelmiş olması, köşedeki küçük masanın üzerine konan 2-3 ucuz içki ile biralar ve tek bir barmenden içki almaya çalışan 1500 kişi..Yanımızdaki arkadaşlardan birinin pantolonu yırtılmıştı, eve götürüp pantolonunu değiştirmesini beklemiştik, sonra da tekrar geri dönmüştük. Ne azim görüyorsunuz!!Gerçekten enteresan bir tecrübeydi benim için, bir daha denenmemesi gereken bir tecrübe.
Yine 90 lı yıllarda bir başka yılbaşı, eğer ismini yanlış hatırlamıyorsam Swissotel içerisinde Juliana' s adlı gece klübündeyiz. İçerisi hınca hınç dolu, müzik deli gibi yüksek, içki almak mümkün değil. Güya İstanbul' daki en düzgün yerlerden, ama halk otobüsündeki kalabalıktan beter durum. Zorlamanın anlamı yok, kendimizi dışarı atıyoruz, eve yollanıyoruz..
Yine o yıllarda bir başka yılbaşı gecesi, bu sefer bir arkadaşımızla ablasının sevgilisinin yelkenci arkadaşlarının partisine gitmiştik. Yine dışarıda, sahil yolu üzerinde bir gece kulübüydü sanırım. Çok komikti, kimseyi tanımıyoruz, hayatımda ismini duymadığım biri canlı müzik çalıyor, millet yine erkenden kelle olmuş, masaların üzerinde göbek atıyor..
Asıl şu hikayemi hiç unutamam; Çok yakın bir arkadaşımla dışarı çıkacağız, yine Anadolu yakasında ismini hatırlamadığım bir bara gidilecek. Fakat yaş küçük malum, önce ailece yemek yenecek. Annesi ve babası kendi annem babam kadar yakın ve sevdiğim insanlardır, hep beraber teyzesine gidiyoruz yemek için. Biz erkekler olarak masaya çöktük, eniştesi babası ve ben başladık rakıya. Adamlar akşamcı, biz daha toy bir delikanlı, fakat bilmiyorlar ki bu insan evladı kamyonla rakı içiyor..Kötü de bir huyum var, hadi camiyemi geldik diyerek 5 dakikada bir kadeh kaldırıyorum. Hep beraber kadehler arka arkaya yuvarlanıyor. 2 saat geçti geçmedi, enişte ben bir tuvalete kalkıyorum dedi, baba da ben şuraya uzanayım da tv izleyeyim dedi, geçti kanepeye. Biz müsade isteyip kalktığımızda çoktan uykuya dalmışlardı ve yılbaşına uykuda girdiler..Hala daha bir araya geldiğimizde bu hikaye anlatılır :) Devamındaki gecede gittiğimiz yerde 9 (yazıyla dokuz) duble viskiyi arka arkaya yuvarlayınca, garson gelip isterseniz size şişeyi getirip bırakayım demişti. Ben de yüzsüzce "evet ikimiz içinde rahat olur, getir istersen" demiştim..
Bu kadar atıp tuttun, şimdi övecek misin dışarıda kutlamayı demeyin sakın ama, ilk kez olması dolayısıyla apaçilerin akın etmeyi düşünemediği Nişantaşı' ndaki ilk yılbaşı kutlaması ise bana göre hiç de fena değildi. Bir arkadaşımla erken sayılabilecek bir saatte gitmiştik ve yılbaşını geçirdikten sonra ayrılmıştık, o ambiyans yeniden yakalanamaz zannetmiyorum, o yüzden siz yine ev partisinden şaşmayın. Özellikle tam Abdi İpekçi nin ortasındaki dört yol ağzında toplaşan ekip ve Beymen Brasseri' de yer alan tipler dışarıda yılbaşı kutlamasından beklenmeyecek kadar düzgündü, hatta magazin dergilerinde kimi görüyorsanız çoğu oradaydı diyebilirim. Kalabalığı oluşturanlar son derece düzgün, taşkınlık yapmadan durmayı bilen, rezalet çıkarmadan efendi gibi takılmayı başaranlardandı. Ama dediğim gibi istisnalar kaideyi bozmaz..
Eskilerden She, Cımbız, Şaziye, Cities, Tropicana, Fly Inn, Etiler Pasha ve ismini hatırlayamadığım daha bir sürü gece klübü, yılbaşı gecelerindeki kötü tecrübelerin yaşanmasında emeği geçen herkese teşekkürler :)
Siz siz olun efendi gibi dostlarınızla toplanın birinizin evinde, yemeklerinizi yiyip, içkilerinizi yudumlayın, kendi müziğinizi kendiniz yapıp istediğiniz gibi takılın. Bu arada tam gece yarısı şu Victoria' s Secret gösterisini sakın kaçırmayın derim. O defiledekiler insan mı yoksa bilgisayar oyunu karakteri mi? Bir insan evladı o kadar güzel olur mu diyeceğim ama bir tane de yok ki kardeşim, hangi birini sayayım :):):)
Tam 12 de gelen standart sms lerden biriyle veda edelim; Yeni yıl hepinize sağlık, mutluluk, huzur ve bol para getirsin, bütün dilekleriniz gerçekleşsin inşallah. Amin.